İstinye Üniversitesi

Doç. Dr. Aybike Serttaş, Çocuk Hakları ve Medya

Doç. Dr. Aybike Serttaş, Çocuk Hakları ve Medya

20 Kasım Çocuk Hakları Günü kapsamında bir araya geldiğimiz İİSBF Radyo, Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanımız Doç. Dr. Aybike Serttaş, birçok boyutta ortaya çıkan, kitlelere aktarılırken doğru bilinen yanlışlara sebep olabilen ve medya tarafından işlenirken oluşturduğu toplumsal algıyla kamuoyunun en güncel tartışma konuları arasında yer alan çocuk hakları ve çocuk istismarı konusunu tüm detaylarıyla değerlendirdi. 

 

"Medya bir aracı rolünden çıkıp toplumu şekillendiren bir baş aktöre dönüşebilir. Bu sebeple çocuk hakları konusunda en az değinilen konulardan biri olan çocukların medyada temsilini konuşmamız gerekiyor. Ebeveynlerin sosyal medyada yaptıkları paylaşımlardan, çocukların rol aldığı dizi, film ve reklamlara, çocuk oyuncuların ailelerinin bu çocuklara dair tasarruflarına kadar pek çok konu da mercek altına alınmalı."
Doç. Dr. Aybike Serttaş 

 

"Çocukların Medyada Temsilini Konuşmamız Gerekiyor."
Bir toplumsal aktör olarak kitle iletişim araçları, hemen her konuda onsuz bir akışla mesajlar aktarır. Andy Warhol’un da dediği gibi herkes medyanın öznesi haline gelebilir. Çünkü medyanın yetiştirme fonksiyonu, kullanıcının hayata bakışını şekillendirip ona bir yörünge kazandırır. Bu sebeple medya yaşamın sınırlarını çizerse, kişinin gerçek hayatta kime ve neye nasıl bakacağını dikte etmeye başlarsa; medya bir aracı rolünden çıkıp toplumu şekillendiren bir baş aktöre dönüşmüş demektir. Bu noktada da medyada temsilin önemi devreye giriyor ve çocuk hakları konusunda en az değinilen konulardan biri olan çocukların medyada temsilini konuşmamız gerekiyor.

"Çocuklar Haberin Bir Parçası Olduğunda, Onlara Sınırlı Roller Verilir"
İletişim araçları tarih boyunca yetişkinler tarafından kontrol edildiği için medyadaki çocuklar çoğunlukla nesne olarak temsil edilmektedir. Bu nedenle, çocuklar kendilerini görünmek istedikleri gibi değil yetişkin bakışının sınırları ile sunarlar.  Çocukların televizyonda temsil edilme biçimlerini ifade eden “yetişkin bakış” kavramı, sinemadaki güç asimetrilerini ve kadınların nesnelleştirilmesini tanımlamak için “erkek bakışları” kavramının tanıtıldığı feminist çalışmalardan (Mulvey, 1975) ödünç alınmıştır. Buna göre çocuklar haberin bir parçası olduğunda, onlara sınırlı roller verilir. Çocukların görüntüleri sıklıkla yetişkin haberlerindeki savaş, kıtlık gibi yetişkinlerin sempati ve ilgilerini uyandırmak için kullanılıyor. Çocuklar, sansasyonel veya trajik unsurlar taşıyan haberlerde çoğunlukla mağdur ve talihsiz olarak resmediliyor.

"Geleneksel Cinsiyete Dayalı Tasvirler Sergileniyor"
Cinsiyet hedefli çocuk programlaması üzerine daha önce yapılan araştırmalar, erkek çocuklara yönelik programların genellikle geleneksel cinsiyete dayalı tasvirleri sergilediğini, kız çocuklara yönelik programların ise daha az sıklıkla cinsiyet-stereotipik rolleri ve hatta bazen karşı-stereotipik rolleri sergilediğini ortaya koymuştur. Haberlerde ise çocuklara sınırlı roller verirken, onları sessiz bırakarak, çocukların naif, bağımlı ve korunmaya muhtaç olduğu konusunda bazı yapılar dayatılıyor. Bu durum çocukların toplumdaki konumlarını etkiler. Çocukların haberlerde temsili ile  ilgili bir diğer konu ise hükümet temsilcilerinin veya genel olarak politikacıların çocukları kamusal empatiyi artırmanın bir yolu olarak söylemlerine dâhil etme eğilimidir. Çocukların bu şekilde temsil edilmelerinin, iktidar ve zevkin ikili doğasına sahip yetişkin bakış açısını güçlendirdiğini görüyoruz. Çocuklar mağdur ya da duygusal çekiciliğin nesneleri olarak temsil edildiğinde, haber medyası onları yetişkinler arasındaki güç ilişkilerine işaret eden küçük, korumasız ve bağımlı canlılar olarak etiketler.

"Çocuk Hakları Meselesi Temelde İki Ana Başlık Altında Şekilleniyor"
Bunlar; çocukların, yetişkin bireyler gibi hakları sahip oldukları gerçeği ve çocukların geniş kitlelere ulaşan medyada doğru bir şekilde temsil edilmesi gerekliliği. Medyanın istismar ve şiddet vakalarını nasıl aktaracağı üzerine bilgi vermeden önce şu konuyu tekrar netleştirmemiz gerekiyor: Çocuklar da bireydir ve haklara sahiptir. İstismarın; çocuğa fiziksel veya psikolojik olarak kötü davranma, ihmal, cinsel istismar ve ticari çıkarlar için çocuğu kullanmak gibi geniş bir kapsamı vardır. Aslında, çocuğun yetişkin dünyasında herhangi bir şeye alet edilmesi de istismara girer. Bu noktada ebeveynlerin sosyal medyada yaptıkları paylaşımlardan, çocukların rol aldığı dizi film ve reklamlara, çocuk oyuncuların ailelerinin bu çocuklara dair tasarruflarına kadar pek çok konu da mercek altına alınmalıdır. Özellikle ebeveynler, sosyal medya paylaşımlarında ikilemde kaldıklarında kendilerine şu soruyu sorabilirler: “Bu paylaşım benim için mi, çocuğum için mi?” Bu sorunun cevabı paylaşımın niteliği konusunda kendilerine fikir verecektir.

"Yayınların içeriği sadece delillere dayanmalı"
Gelelim medyanın bu haberleri nasıl aktarması gerektiğine: Medyanın çocuğa yönelik istismar ve şiddet haberlerindeki rolünün çok önemli olduğunu belirtmeye gerek yok. Medyanın bu haberlerdeki işlevi, bilgilendirme ve eğitme üzerine kurulmalıdır. Medya metinlerini (gazete haberi, TV haberi, vb.) üretenler, popüler ve sansasyonel söylemlerden kaçınmalıdır. Yayınların içeriği sadece delillere dayanmalı ve uzman görüşleri ile çerçevelenmelidir. Bu tür yayınlarda bir diğer önemli konu mahremiyettir. Verilen pek çok bilgi ve kullanılan görseller için ailenin onayı alınmalı, mümkün olduğu kadar aileyi görsel olarak tanıtmaktan kaçınılmalıdır. Ayrıca medya mensubu, istismara uğrayan kişinin ailesine haber yapmak için dahi olsa (ve son çare olmadıkça) para ödememelidir. İstismar ve şiddet haberlerinde medyanın bir diğer asli görevi, yasa yapıcılarla toplum arasında köprü vazifesi görmek, çözüm önerilerinin tartışılmasını sağlamak, kişi ve kurumları sorumluluk almaya ve sistemle yüzleşmeye teşvik etmektir.

"Hak etti algısı yaratmak dolayısıyla suça manen ortak olmaktır."
Bireylerin ve medyanın etik olarak karşı olması gereken bir başka söylem ise mağdur suçlayıcılıktır. “Bazıları tacizi hak eder.” cümlesinin kavramsal karşılığı olan mağdur suçlayıcılar, şiddet veya istismar eylemine uğrayan bireyin, bir şekilde bu durumu hak ettiğini ve olayın failinin tek taraf olmadığını ima ederek durumu olağanlaştırmaya çalışır. Kullanılan görsellerle, alıntılarla, haber diliyle ya da kişisel söylemlerle ‘hak etti’ algısı yaratmak, şiddeti yeniden üretmek dolayısıyla suça manen ortak olmaktır.

Çocuk Hakları

"Şiddetin haz duyulan bir öğe gibi tasvir edilmesinin önüne geçilmelidir."
İstismar ve şiddet haberlerinin aktarımı, kamuoyu oluşturmak, konu hakkında medya kullanıcılarını bilinçlendirmek, konuyu bilimsel ve hukuki verilerle tartışıp yapıcı çözümler üretmek, kamu vicdanını mümkün olan en az şekilde zedelemek açısından hassasiyet gerektirir. Bu bağlamda, özellikle cinsel şiddet haberleri erotik bir dille hazırlanmamalı, şiddetin haz duyulan bir öğe gibi tasvir edilmesinin önüne geçilmelidir. Haber içerisinde “alçakça, korkunç, iğrenç” gibi aşırı duygu içeren, tiksinti uyandıran, aslen şiddetin pornografisini yaratan sıfatlardan uzak durulmalıdır. Mahkeme kararı, tutanak, otopsi raporu gibi belgeler kamu yararı olmadıkça açıklanmamalıdır.

"Haberde fail yerine istismar edilene odaklanan görsellerden kaçınılmalıdır."
Bir diğer önemli konu da medyada kullanılan görseller. Haberde fail yerine istismar edilene odaklanan görsellerden kaçınılmalıdır. Bunlar; dramatik görseller, dur işareti yapan çocuk, oyuncağını tutan çocuk, kınalı eller, korkan, ağlayan, utanan çocuk tasviri, gelinlikli çocuk gibi sıralanabilir. Son olarak kurban, mağdur gibi kelimeler, kurbanın iddiası gibi ifadeler mümkün olduğunca kullanılmamalıdır. İstismara ilişkin her türlü yayın faile odaklanmalıdır.

"Erkek çocuklar da sıklıkla istismar ve şiddet vakalarına konu olmaktadır."
Sadece kız çocukları tacize uğrayacağı, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan bireylerin istismara eğilimli olacağı düşüncesi, istismarcıların pis ve hasta olduğu, istismarın sıklıkla bireyin tanımadığı kişiler tarafından gerçekleştirildiği ve istismarcının güç kullandığı yargıları yanlıştır. Erkek çocuklar da sıklıkla istismar ve şiddet vakalarına konu olmaktadır. İstismarcıların sosyo-ekonomik düzeyleri değişkendir ve toplum içerisinde doğrudan ayırt edilebilecek belirgin özellikleri yoktur. Çoğu vakada istismarcı çocuğun tanıdığı bir kimsedir ve bazı vakalarda bu durumun çocukla istismarcı arasında bir sır/oyun haline getirildiği, çocuğun yaşadıklarının bilincinde olmadığı bilinmektedir.

"Çocuk Hayır demeyi bilmeli."
Son olarak, yapılan araştırmalara göre şiddet gören ya da şiddet eylemlerine tanık olan bireylerin, yetişkinlikte şiddet uygulama eğilimlerinin sekiz kat fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Bu da medya, eğitmenler ve yakın çevre kadar, ailenin rolünün de ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Çocuğun bedenine önce aile içerisinde saygı duyulmalı, çocuğun kıyafetleri, çamaşırları ya da bezi kamusal alanda değiştirilmemelidir. Çocuk hem “Hayır” demeyi hem de kendisine “Hayır” dendiğinde bunun ne anlama geldiğini bilmelidir. Çocuğun internet kullanımı takip edilmelidir. Her yetişkin, istismar olabileceğini düşündüğü olayları ihbar etmelidir.

"Şiddetin her türlüsü hem onu uygulayana hem de ona göz yumana geri döner."
Bütün bunlara ek olarak, hayvanlara yönelik şiddet eylemi gerçekleştiren ve hatta öldüren kişilerin; insanları kurban seçenlerle mental olarak akraba olduğu bilinmektedir. Şiddetin her türlüsü hem onu uygulayana hem de ona göz yumana geri döner, psikolojik ya da fiziksel olarak yansır. Hem medya mensupları hem de bilinçli ve vicdan sahibi her vatandaş, kullandıkları dilin tutum ve davranışlarına yansıdığının ve kelebek etkisi yaratabildiğinin bilincinde olarak hareket etmelidir.